Globalleşmenin Yeni Anlamı

Globalleşmenin Yeni Anlamı

Geçtiğimiz 20 yılda en çok kullanılan kavramlardan biri globalleşme. Çok kullanıldığı için de içi boşaltılmış kavramlar kataloğunda çoktan yerini aldı.

Globalleşme olgusundan yararlanan firmalar, dünyayı yüksek ve düşük maliyetli ülkeler diye bölümlemiş, uluslararası sermaye de faaliyetlerini yüksek maliyetli ülkelerden düşük maliyetli ülkelere kaydırmış ve bu akım geçtiğimiz yıllara kadar hızla sürmüştü.

Bu ezberin içinde yaşayan Türkiye, Brezilya, Rusya gibi ülkeler ise kendilerini düşük maliyetli ülkeler kategorisinde görüyorlar ve doğrudan sermaye yatırımlarını iştahla bekliyorlar.

Oysa globalleşmenin getirdiği ve globalleşmeyi hızlandıran yüksek ve düşük maliyetli ülkeler sınıflaması hızla değişiyor.

Çin, Hindistan, Türkiye, Brezilya, Rusya gibi ülkelerin rekabet avantajı olan düşük maliyetli (low cost countries) ülkeler olmaktan çıktığı anlaşılıyor.

Rekabet avantajında, nominal ücretlerin yanı sıra emeğin verimliliği (labor efficiencies) kıyaslamaya dahil ederek, reel ücret maliyeti hesaplandığında bu husus çok çarpıcı bir biçimde ortaya çıkıyor.

Çok değil, bundan 10 yıl önce emeğin verimliliği de dikkate alınarak düzeltilmiş ortalama saat ücreti Çin’de 4.35 saat/USD, Rusya’da 6.76 saat/USD, Amerika’da 17.54 saat/USD iken, bugün düzeltilmiş ücretler Çin’de 12.47 saat/USD, Rusya’da 21.90 saat/USD’dir.  Hâlbuki Amerika’da 2004 yılından beri düzeltilmiş ortalama saat ücreti sadece % 27 artarak 22.32 saat/USD’ye ulaşmış.

Endüstride kullanılan elektriğin maliyetine baktığımızda Çin’deki artış 2004’ten bu yana %66, Rusya’da %132, doğalgazın artışı Çin’de %138, Rusya’da %202 olarak gerçekleşmiş. Rusya gibi dünyanın en büyük doğalgaz ihracatçısı olan bir ülke için bu maliyet artışı şaşırtıcı gibi gözüküyor. Öte yandan ABD kaya gazı ve yeni üretim teknikleriyle doğalgaz maliyetlerini sürekli düşürüyor. Rusya’nın maliyetlerinin artışı sadece doğalgaz ile sınırlı değil, iş yapma kolaylığı sıralamasında 92. -lojistik performansta 95. – yolsuzluk beklentisinde 125. sırada olması da bu maliyetleri artırıyor.

Dünün yüksek maliyetli ülkelerinden olan İngiltere ve ABD, emeğin verimliliği, ülkedeki vergi oranları, sağlam bir hukuk sistemi, iş yapma kolaylığı, sektörel uzmanlıklar, altyapı, enerji maliyetlerinin düşüklüğü gibi sebeplerle bugün birçok gelişmekte olan ülkeden daha düşük maliyetli ülkeler olarak öne çıkıyor.

İngiltere’nin Batı Avrupa’nın üretim maliyeti (işçilik, elektrik, doğalgaz ve diğer maliyetlerin toplamı) anlamında en düşük maliyetli ülkesi haline geldiğini, dünün düşük maliyetli ülkelerinin başında gelen Brezilya’nın üretim maliyeti olarak en pahalı ülkelerden biri olduğunu, Meksika’nın üretim maliyeti anlamında Çin’den daha ucuz hale geldiğini, Rusya’nın ve Doğu Avrupa ülkelerinin üretim maliyetinin ABD ile neredeyse aynı olduğunu görebiliyoruz.

O halde, üretim amaçlı doğrudan sermaye yatırımlarını beklerken, başka ülkelere yatırıma giderken ya da stratejik işbirlikleri planlarken ve globalleşme kavramını kullanırken yeni veri setlerini kullanmamız gerekiyor. Dolayısıyla şirketleri ve ülkeyi yönetenlerin bu değişime yakından bakmaları geçmiş ezberin konforundan kurtulmaları gerekiyor.

Geçtiğimiz 20 yılda globalleşmeyi tetikleyen unsur, uluslararası sermayenin, üretim faaliyetlerini özellikle ucuz işgücünün yoğun olduğu bölge ve pazarlarda organize etmesi ilkesine dayanıyordu. Çünkü uluslararası piyasada arbitrajı mümkün olmayan, -mobilitesi sınırlı olduğu için- tek üretim faktörü emek idi.

Hâlbuki şimdi geçmişten farklı çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmelerin hızını ve yönünü kimse tahmin edememişti.

Göreceli maliyet avantajlarını belirleyen ana kalemler olan ücret ve enerjinin yanına yeni faktörler ekleniyor. Bunlar;

  • Döviz kurlarında (paritelerde) çok büyük oynaklıklar yaşanıyor,
  • Emtia fiyatlarında büyük dalgalanmalar yaşanıyor,
  • Enerji fiyatları düşerken bazı ülkelerin enerji maliyetleri- yeni kaynaklardan üretim arttığı (kaya gazı v.b) daha düşük maliyetlere yapıldığı için- daha da azalıyor,
  • Üretim verimliliği bazı ülkelerde diğerlerine göre daha hızlı artıyor, otomasyon artışı ,eğitim ve yaratıcılıktan kaynaklanan unsurlarla emeğin verimliliği farklılaşıyor, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke çalışanları arasındaki ücret uçurumu -emeğin verimliliğininin gelişmiş ülkeler lehine yukarıda belirtilen sebeblerle daha da artmasıyla-giderek azalıyor,
  • Artan işsizlik sebebiyle gelişmekte olan ülkelerin emek piyasalarını esnekleştirmesi reel ücretlerin düşmesine imkân veriyor,
  • Gelişmiş ülkelerin paraları gelişmekte olan ülkelere karşı uzun yıllardır –reel kur- değer kaybediyor, bu da gelişmiş ekonomiler ile gelişmekte olan ekonomiler arasındaki reel ücret farklarını azaltıyor,
  • ABD gibi ülkeler yeni enerji kaynakları ile ucuz enerji üreten ülke haline gelirken emek maliyetlerinde göreceli dezavantajlarını ucuz enerji ile dengeleyebiliyor,
  • Önceki yıllarda işçilik ve enerji maliyetleri üretim yerlerinin seçiminde ve taşınmasında ana etken olurken, şimdilerde gidilen ülkenin hukuk sistemi, kurları, lojistik süreçlerinde yarattığı görünmeyen maliyetler ülkede iş yapma kolaylığı, vb. hususlar işçilik ve enerji maliyetlerinden daha önemli hale gelebiliyor.

 

En önemlisi de iş modelleri değişiyor. Modern üretim teknolojileri, network üretim sistemleri, 3d gibi yeni nesil üretim teknolojileri eskiden olduğu gibi emeğin değil sermayenin ucuz olduğu yerleri tercih ediyor.
Global firmaların üretimleri giderek daha bölgesel hale geliyor, göreceli maliyet avantajları yeniden masaya yatırılıyor.
Avrupa ve Amerika’daki şirketler üretim faaliyetlerini tekrar daha stabil üretim imkanlarının olduğu kendi ülkelerinde organize etmeyi tercih ediyorlar.
Yorum ( 1 )
  1. Oğuz Özkardeş
    22 Mayıs 2015 at 12:54
    Cevapla

    Kutlar ve teşekkür ederim. Yakın tarih örneği olarak Volvo’nun South Carolina daki 500 m$ ön yatırımla temel attığı yeni yatırımını görebiliriz. Devamının beklentisiyle sevgi saygılar

Bir cevap bırakın