Dijital- Bilimsel -Yönetim (Dijital Taylorizm)

Dijital- Bilimsel -Yönetim (Dijital Taylorizm)

Bilimsel yönetim adı da verilen Taylorizm 20. yüzyıl başlangıcının en önemli ve etkili yönetim akımlarından biri. Bilimsel yönetimin temel felsefesi, işlerin küçük parçalara bölünerek, standart hale getirilmesi ve ücret sistemlerinin buna göre uygulanması.

Taylorizmin en önemli hayranlarından biri Henry Ford. “Ford Üretim Sistemi” diye bilinen ve dünyayı -kitlesel üretim anlamında- değiştiren sistem bu yaklaşımdan ilham alıyor. İş ve görevlerin parçalanıp hareket-zaman etütlerine dayandırılarak standart hale getirilmesi, daha sonra da gözleme dayalı olarak işlerin sürekli ayrıştırılması, değer yaratmayan işlerin sistemden çıkarılması ve performans çıktısına göre ücret verilmesi, sistemin temelini oluşturuyor.

Gerçekten de insanların yaratıcılığını göz ardı eden ve bir yönüyle baskıcı bir üretim yöntemi olmasına rağmen bu yaklaşım, başta otomobil olmak üzere dünyadaki kitlesel üretimi arttırmada önemli rol oynadı.

Taylorizm, işçileri adeta bir makinenin dişlileri gibi gördüğü ve çok mekanik bir bakış açısıyla çalışma yaşamını biçimlendirdiği yönünde çok eleştiriler aldı. Aldous Huxley’nin 1932 yılında yazdığı Cesur Yeni Dünya (Brave New World) kitabı ve Charlie Chaplin’in 1936 yılında yaptığı Modern Zamanlar (Modern Times) adlı sinema filmi bu karşıtlığı ifade eden dönemlerinin başyapıtları.

Ancak çalışanların da duyguları olduğu, yaratıcılıklarını ortaya çıkarmak için iş genişletmenin, işi zenginleştirmenin zorunlu olduğu görüşleriyle beraber modern yönetim teorisi 1940’lardan itibaren egemen olmaya başladı. Modern yönetim anlayışı insanın motivasyona ihtiyacı olduğu, çalışma şartlarının önemli olduğu, insanların duygularına, inisiyatif alma, gelişme ve büyüme ihtiyaçlarına önem verildiği taktirde verimin daha da artacağı üzerinde durdu.

Kuşku yok ki tarihin her dönemin de bu farklı yaklaşımlar birlikte var oldu, birlikte kullanıldı.

Endüstri 4.0, dijital çağ ya da IT toplumu denilen yaşadığımız dönemde ise artan hizmet işleri Taylorizm’e adeta yeniden can veriyor. Yeni dönemin işçilerinin çoğu artık endüstri işçileri değil. Bilgisayar ve yazılım teknolojilerinin geldiği seviye itibarıyla standart işleri yapan çalışanlar, hatta yöneticiler.

Dijital Taylorizm adı da verilebilecek yeni yönetim yaklaşımının tekrar canlandığının en somut örneği “Amazon” şirketi. Amazon dünyanın en değerli şirketlerinden biri (250 milyar dolar üzerinde), hatta öyle ki değer olarak Wall Mart’ı 23 Temmuz 2015’te geride bırakarak, dünyanın en büyük perakendecisi unvanını ele geçirdi.

Amazon, 1900’lü yılların başında olduğu gibi fabrika işçilerini değil, hizmet sağlayan bütün çalışanları, bilgi yöneticilerini hatta tüm yöneticilerini kapsayacak şekilde bu anlayışı uyguluyor.

Binlerce sipariş, binlerce farklı ürün, son derece geniş ve karmaşık bir dağıtım rotası, binlerce müşteri yorumu… Bu iş ve görevlerin hepsi bilimsel yönetim anlayışına göre atomize edilmiş, standartlaştırılmış ve basit hale getirilmiş ve performans sistemi de tamamen bunun üzerine kurulmuş.

Taylorizmde sadece yöneticiler yaratıcılığın kaynağı olarak görülürken, dijital dünyada ise yöneticiler büyük bir bilgisayar sisteminin bir uygulama (application) parçası durumuna gelebiliyorlar.

Bunun yanı sıra Bill Gates’in de dediği gibi ‘’iyi bir bilgisayar programcısı ortalama bir bilgisayar programcısından 10.000 kat daha değerli’’ olabiliyor.  Turner İnşaat drone’ları (insansız hava aracı) Kaliforniya’da inşa ettiği futbol stadının üzerinde uçurarak inşaatını takip ediyor. Motorola stok ve depolarını daha etkin yönetmek için giyilebilir terminaller kullanarak işlerin daha verimli yapılmasını sağlıyor.

Endüstri 4.0 ve birbiriyle konuşabilen makineler işleri daha standart hale getiriyor. Veriler çok hızlı toplanıp işlenebiliyor.

Bu anlamda işlerin birçoğu daha standart hale gelirken, bilgi ve yaratıcılık gerektiren konular ayrışmaya ve bu alanda çalışanlar daha önemli hale gelmeye başlıyor.

Google her sene Google’da çalışmak isteyen 3 milyon adaydan, yalnızca 3-5 bin adayı işe alıyor. Onları da yetenek açısından 5 bölümde sınıflandırıyor.

Gelişen dijital teknoloji, çalışanı ve performansları takip etme veri toplama ve karşılaştırma yapma konusunda büyük imkânlar sunuyor.  Başka bir deyişle dijital Taylorizm ile modern yönetim uygulamaları iç içe geçiyor.

Geleneksel fonksiyon ve yönetsel görevlerden birçoğu standartlaşıyor ve parçalara ayrılıp daha kolay yönetilebilir iş ve görevler haline geliyor. Hala “en önemli işleri benim departmanımın yapıyor” yanılsaması içinde olan yönetici ve çalışanların işlerine bir daha bu gözle bakmaları gerekiyor.

Belki de üç – beş yıl önce en önemli görevi yapan bölüm ve yöneticiler bugün artık standart hale gelmesi/getirilmesi gereken işleri yapıyor.

Dijital dünyanın getirdiği olanakları kavrayamayan tekrardan kurtulamayan organizasyonlar bu yapıları muhafaza ederek rekabet güçlerini kaybediyor.

 Strateji sorumluluğu olan tepe yöneticilerinin, dijitalleşmenin getirdiği yeni imkânlarla, mevcut fonksiyonların içeriklerinin nasıl değiştiğini, yeni iş ve görev ihtiyaçlarının ağırlığının ne olması gerektiğini ’sıfır bazlı’ olarak yeni baştan belirlemeleri ‘’gerekiyor.

Görevlere ve yapılan işlere modern yönetim ve dijital taylorizm (bilimsel yönetim)’in ışığında bir kez daha yakından bakalım; çok değil birkaç yıl öncenin en önemli iş ve görevlerinin standart ve çok daha önemsiz hale geldiğini, yaratıcılık, bilgi, teknoloji kullanımı gerektiren yeni iş- görev-lerin çok daha kritik hale geldiğini göreceğiz.

Yorum ( 2 )
  1. Berat
    21 Eylül 2015 at 17:18
    Cevapla

    Ünal bey, dijital taylorizm ve yetenek yönetimi hakkında yazılar sonderece etkili ve gelecek trendleri şekillendiriyor kanımca, tebrikler. Berat

  2. Caner AKINCI
    14 Ekim 2015 at 16:01
    Cevapla

    Ünal bey kaleminize sağlık, çok güzel ifade etmişsiniz.

    Üretim performansının görünürlüğünü operatör seviyesine kadar yaydığımızda ve hedef verdiğimizde farkındalık artıyor ve çözümler hızlanıyor.

    Bu arada kendi çalışma noktasına dair çözümler geliştiren çalışan işini anlamlandırdığı ve söz sahibi olduğu için ÇALIŞANIN motivasyonu da artıyor.

    Toyota’dan doğan “Kaizen” kültürü aslında bu bilimsel yönetimin insani duygular ve motivasyon boşluğunu kapatıyor diyebiliriz.
    Saygılarımla,
    Caner Akıncı

Bir cevap bırakın